Ana içeriğe atla

Rota: Piacenza



                                                       


   Bir pazartesi günü kafamın içi yapmam gerekenlerle doluydu. Tüm gün İtalyanca üzerine kafa yormuştum ve sınavlarıma da çalışmaya başlamam gerekliydi. Hava kapalıydı ve ben tüm günü yurtta masa başında geçirmiştim.

    Vee… Bir dakika neler oluyor? Ben neden stres içindeyim? Erasmusa gelmemin en büyük sebeplerinden biri dönemi ders ve Türkiye’deki diğer stres ögelerimden uzakta sanatla birlikte geçirmekti.  O zaman hadi yarın bir yere gidiyorum dedim ve bilet fiyatlarına baktım. İtalyan bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Piacenza’ya gitmeye karar verdim.

   Gerçekten olmak istediğim ruh haliyle pamuk gibi uçtum ve istasyondan çıkar çıkmaz yolun karşısında bir anıt ve büyük bir parkla karşılaştım. Sonra ilk istikametim olan bazilikaya parkın etrafını dolaşarak yürüdüm. İtalya’da 12 ile 3 arasında genelde çoğu yer kapalı oluyor. Bu saat dilimlerini şehri keşfetmeye ayırdım.  Ve 3’ten sonra girmeyi istediğim noktaları aklıma yazdım.
    Sala Dei Teatini’de opera provası vardı ve birazcık provalarına kulak misafiri oldum. Gerçekten izlemeyi de çok isterdim. Dinlediğim o kısa süre bile harikaydı çünkü.
                                                        
   


    Daha sonra Duomo açılana kadar ‘Galleria d’arte moderna Ricci Oddi’ isimli sanat galerisini gezme kararı aldım. 5 Euro ücret ödedim ama sonuna kadar değdiğini ve çok iyi vakit geçirdiğimi söylemek istiyorum. Çok doğru bir kararmış gerçekten. Galeri gerçekten büyük ve insanlar çok sıcakkanlı. Ve birçoğu İngilizce biliyor. Dolayısıyla sormak istediklerimi büyük bir mutlulukla cevapladılar. 
                                              


    Aldığım cevaba göre müzenin en önemli tablosu buymuş sebebinin Picasso’nun hocasına ait olması olduğunu söylediler. Ama bu bilgiyi kendim de araştırmaktayım henüz.  Ama bir detay var ki gerçekten çok şaşırdım. Bu da şu ki galerinin adından da anlaşıldığı üzere tablolar Ricci Oddi’nin servetiyle alınmakta ama bu bey kübizm sevmiyormuş. Nasıl yani peki bu tablo? Diyeceksiniz. Evet, çok haklısınız galeride 2 tane kübizm sanat akımına dâhil tablo bulunuyor. Şöyle ki Ricci Oddi Bey vefat ettikten sonra servetiyle koleksiyona bu iki tablo da ilave edilmiş. Birazcık tuhaf.

   Odalar arasında sanattan kendinizden geçmiş bir halde mutlu mutlu gezebilirsiniz. Bir diğer tuhaf bilgi yine benden size: yaklaşık 40 yıl önce bu müzeden bir tablo çalınmış ve hala arıyorlarmış bulamıyorlarmış. Acaba nerededir? Ve çalınan tablonun yeri hala boş bir şekilde duruyordu.
                                                         
   Ben sembolizmi epey gizemli bulmaktayım ve severim kendilerini. Galeride de bir odada bu akıma dahil tablolar görebilirsiniz.

           



   Daha sonra gezime kalan tüm detayları bitirmeye çalışarak geçirdim ve etkilendiğim birçok detay oldu.  Piacenza’yı rotanıza gönül rahatlığıyla ekleyebilirsiniz.

    Şehir çok düzenli ve haritaya bile ihtiyaç duymadan tabelalarla istediğiniz her yeri bulabilirsiniz. Şehir merkezinde turistler için bir bilgilendirme ofisi de mevcut. Oraya da uğradım ve çok ilgililer gerçekten. Bir sürü de festival broşürü gördüm. Keman resitaline bir niyetlendim ama bakalım gitmeye çalışacağım.   

    Birçok da uygun fiyatlı pizzacı gördüm ama ben her yeri görmeye çalışmak telaşından yemek yemeye vakit ayıramadım. Sadece doğa tarihi müzesine zaman bulamadım bunun dışında her şeyi bir güne sığdırabildim. Yeterli olduğunu düşünüyorum. 
    Sevgiler…

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahh Gülbeşeker!

  Merhabalar, bugün size bahsetmek istediğim, gönülden sevmekte olduğum Çalıkuşu romanı ve filmleri. Ben çok eski basım bir Çalıkuşu romanına sahibim. Lise yıllarında eski bir yerden bulmuştum. Kalın bordo kapaklı bir kitap. Kendisine sahip olmaktan çok mutlu ve de gururluyum umarım o da benimle aynı düşünceleri paylaşıyordur.     Geçen yurttan bir kız arkadaşıma uyku öncesi papatya çayı içmeye çıktım dedik ki hadi bir Türk filmi izleyelim. İtalya'da ülkemizi pek özledik malum. Ve Çalıkuşu'nun birincisini izledik. Bugün de İtalyanca çalışırken aşırı acıkmam sonucu hadi ikinciyi de yemek yerken açıvereyim dedim. Açıkçası pek sevdim. Hazır 15 tatil de geliyor. Evinizde alırsınız çayınızı elinize izlersiniz. Hani klasik bir soru vardır ya. Yeşilçam'da en sevdiklerin kimdir diye. Ben erkek oyuncu olarak Kartal Tibet derim hep. Burada malum Kamuran biraz konakta el bebek gül bebek büyümüş ee biraz da çapkın rolünde ama hala sevmekteyim kendisini.  ...

Pizzadan Kefire Geçiş

   Merhabalar, bu yazıyı çok sevdiğim bir şarkıyı dinleyerek yazmaya başlıyorum.   (  https://open.spotify.com/track/66zVzafJU6HTogOQeeNv5y?si=jKJVq2B6Rl2nmli3jrQ_3w )    Size dün aniden gelen bir hafta çöp yemişim hissiyatından bahsetmek istiyorum. Buraya geldiğimden beri ki neredeyse bir buçuk ay oldu çok dengesiz besleniyorum. Çokça ekmek arası ve katı şeyler üzerine kurulu bir şekilde ve paketlenmiş market ürünleri ile besleniyorum. Ve çorba içsem bile bu hazır çorba olduğundan hiç mutlu hissetmiyorum.  Başlarda asla dışarıda yemiyordum ama geçen hafta çok fazla dışarıda yedim. Yemekhanede yesem bile genelde makarna, rizotto oluyor bu seçenek ve onların da tadı sanki paket rizottoyu koymuş kaynatmışlar gibi. Kısacası yediğim en sağlıklı şey ton balıklı salata, balık gibi şeyler ama onlarda sadece günde bir öğünümü oluşturuyor.      Aydınlanma anıma gelecek olursak dün durdum ve dedim ki bu şekilde beslenerek vücudunu çok mutsu...

Görüşürüz Sierra

   Merhaba, bu sabah güzel bir şekilde uyandırılmasam da arkasını güzel getirmeye kararlı bir şekilde yeşil çayımı demledim ve yoğurt yulaf karışımımı hazırladım ve bilgisayardan Sierra Burgess is a loser açtım. Filmin fragmanını beğenmiştim ve ne zamandır izlemek aklımdaydı. Güzel bir sabah adına izlenebilir bir film bence. Sierra da kendime dair pek çok şey buldum. Lisede ben de bir ara en önde otururdum ve teneffüslerde kitap okur, edebiyat derslerine bayılırdım. Sayısalcı olmama rağmen kendi kendime dönem analizi yapmaya çalışır, Tanzimat dönemini işlerken kitaplarını toplayıp okurdum. Bir dönem George Orwell ''1984'' ile felsefeye de ilgi duymaya başlamıştım. O yazarın ''Hayvan Çiftliği'' de beni o dönemler çok etkilemişti ve daha sonra üniversitede tiyatrosuna gitme fırsatı yakalamıştım. Yakalamıştım diyorum çünkü Ankara'da böyle oyunlara gidebilmek için bilet kovalamak zorundasınızdır ve ben bu konuda hiç şanslı sayılmam. Seçmeli dersl...